Geleceği hep hayal ederiz.
Uzayı düşünürüz ve bazı konuların sınırlarını belirlemekte zorlanırız. Yalnızca
10 bin yıl öncesine dayanan insan uygarlığının, sadece bu kadar kısa sürdüğünü
düşünüyor olmak? Geçmişimizin geleceğimizi yönlendireceği aşikar, fakat her şey
bu kadar basit mi?
Bilim kurgu deyince, önce
geçmişe bakmamız gerek. (Aynı Star Wars evreninin, günümüzden çok ve çok zaman
önce kurgulanmış bir evren olması gibi.) Bilim kurgu her zaman gelecek değildir
demek istiyorum.
Uçakların iniş kalkış
yapabileceği, binlerce yıl öncesine ait ve sadece havadan bakıldığında
görülebilecek Nazca Çizgileri oldukça etkileyici bir örnek. En başından beri
yalnız mıydık, yoksa misafirperverliğimiz ilkel dönemlerimizden mi süregelmekte?
Yine ilkel kabilelerde
ulaşılabilen uçak şeklinde süs eşyaları, piramitlerde rastlanılabilecek elinde
ampule benzer bir öğe tutan insan ve Mu uygarlığına ait çeşitli bilgiler... (Mu
uygarlığı başlı başına uzun bir konu ve burada giriş yapmayacağız ama araştırabilirsiniz.)
Bilim kurgu pozitif
bilimlerin yanında antropoloji ve arkeoloji gibi sosyal bilimlerden de
faydalanmaktadır. Geçmişimizin farkında ve izinde olduğumuz sürece geleceğimizi
kurgulamamız daha olası olacaktır. Tüm bunların paralelinde, bilim kurgu
kendi tarihimizle ilgili sır perdesini aralayabilmemizi sağlayacak en önemli
araçlardan biri haline geliyor.
İmkansız hayallere sahip
olmak, saçmalandığı anlamına gelmemektedir. Dünya'nın boynuz üzerindeki düz
tepsi olduğuna inanılan günlerden gelmiyor muyuz?
Zamanda yolculuk, solucan deliği, gen haritası - yapay organ üretimi ve ışınlanma gibi kavramlar biz göremesek de, bir gün elbet -belki binlerce yıl sonra- anlaşılacak ve realize edilecektir. Elbette o zamana kadar insanlık olarak uygarlığımızı devam ettirmeyi becerebilirsek...
Zamanda yolculuk, solucan deliği, gen haritası - yapay organ üretimi ve ışınlanma gibi kavramlar biz göremesek de, bir gün elbet -belki binlerce yıl sonra- anlaşılacak ve realize edilecektir. Elbette o zamana kadar insanlık olarak uygarlığımızı devam ettirmeyi becerebilirsek...
Bilim kurgu sineması
deyince 1902 yılını hatırlamamız gerekiyor. Enteresan ama ilk bilim kurgu filmi
bu tarihte, A Trip to the Moon ismiyle çekilmiştir. 1924 yılında ilk sovyet
bilim kurgu filmi Aelita görücüye çıkmış, 1927'de de Metropolis filmi yeni bir çığır
açmıştır.
Görüldüğü üzere,
sinemanın keşfinden bu yana insanlar hayal güçlerini beyaz perdeye
yansıtmıştır. İlk dönem bilim kurgu filmlerinin hemen hemen tamamı o dönemde
yazılmış romanlardan ve hikayelerden uyarlanmıştır. Geçmişi bir kenara koyup
güncele dönelim isterseniz ama her şeyin ilk çıkış noktasını bilmek ve bunu
unutmamak gerekiyor. Bu noktada günümüz bilim kurgu sinemasının temelini
etkileyen Tanrıların Arabaları ve Otostopçunun Galaksi Rehberi kitaplarını
unutmamamız lazım. Not olarak geçelim.
1960'ların sonu
itibariyle; Star Wars'un ilk dönem filmleri, Alien serisi, Blade Runner, 2001:
A Space Odyssey gibi günümüzde hala etkinlik sağlayabilen bilim kurgu filmleri
izleyiciye yeni bir bakış açısı ve vizyon kazandırmıştır. Gerek distopik bir
Dünya'nın çekiciliği, gerekse de hayal edilen bir Dünya ya da Evren
önizlemesinin verdiği heyecan gibi öğeler bu tarzı ileriye taşımıştır. Bazı
dönemlerde fantastik sinemaya geçiş olmuşsa da, -ki şahsen bu türü bilim kurgu
sınıfında değerlendirmiyorum- bilim kurgu filmleri etkinliğini hala
sürdürmektedir.
Peki ya diziler? Dizi
deyince Star Trek serisini hatırlamamız doğru olacaktır. 1960'ların sonundan
itibaren yıllarca devam etmiş ve bir nesli derinden etkilemiş bir yapım. (Bilim
kurgu dizilerindeki en önemli kavram bütçe... Bu yapımlar oldukça pahalı ve
zahmetli olduğu için bu tür diziler çoğunlukla ya sekteye uğramakta ya da çok
tekdüze geçmektedir.) Star Trek serisi film olarak günümüzde hala devam
etmektedir. Dizi takipçilerinin aklından çıkamayacak bir yapım olan Stargate'i
anmamak da yanlış olacaktır.
2013 itibariyle bilim
kurguyla ilgili yapımlar, sayısı giderek artsa da kalitesi aynı oranda düşen
bir hal almıştır. İzleyici, sadece bu türe olan özlemini gidermek amacıyla bu
tür yapımları takip etmektedir. Elbette, nadir de olsa, başarılı yapımlarla
karşılaşabilmekteyiz. Looper, Inception, Prometheus gibi filmler ve Battlestar
Galactica, Fringe, Lost gibi diziler izleyici için hep bir umut ışığı olmuştur.
Bilim kurgu yapımları
deyince bir ayrıntıyı kaçırmamamız gerekiyor. Bu yapımlar devletler tarafından
desteklenmektedir. Nedeniyse basit, devletlerin kendilerini daha güçlü gösterme
isteği... Özellikle Sovyetler Birliği döneminde yapılan bilim kurgu filmlerinin
temel çıkış noktası da budur. Ayrıca hep ABD'de geçen uzaylı filmleri, Dünya'yı
kurtarma hikayeleri (Bu noktada ikon karakterler de devreye giriyor; Superman,
Örümcek Adam, Kaptan Amerika gibi...) uzaylı silahlarına hakim olunması ve
gizli servislerin bilinenin aksine çok daha güçlü görünmesi gibi unsurlar bu
bilinçaltı mesajı kuvvetlendirmektedir. Bu tür durumlara diğer bir örnek ise
girişin yasak olduğu 51.bölgedir.
Tüm bunların gerçekten
gerçek olma olasılığını itimal dahilinde bırakarak; gerçekleri, öğrenmek
zorunda kalmadan öğrenebilmemizi umuyorum. Gün gelecek, belki de Mars'a koloni
kuracağız ya da buna hiç gerek olmayacak ve bir nükleer savaş sonucu oluşacak
distopik bir hayata uyanacağız; uyanabilirsek.
Not: TDK, bilim kurgu
kelimesinin ayrı yazılması gerektiğini söylemiştir. Bana kalırsa bitişik
yazılması daha uygundur ama dil kurallarına olan saygımdan ötürü ayrı olarak
kullanmış bulundum.