Kimileri için Facebook,
Twitter gibi mecralarla sınırlı olan Sosyal Medya kavramı aslında çok daha
geniş bir anlam ihtiva etmektedir. İşte bu noktada çok önemli bir kuralı
hatırlamalıyız:
Etkileşimin anlık olabildiği tüm mecraları Sosyal Medya olarak sayabiliriz.
Bu açıdan baktığımızda internet sözlükleri, Youtube-haber siteleri ve bloglar karşılıklı bir iletişim ortamı yaratmıştır. TV programları da artık bu çağda interaktif programcılığa yönelmiş, izleyici görüş ve önerilerine geniş yer vermektedir.
Tüm bunlar, artık hepimizin birer "Medya" olduğunu göstermektedir. Kendi başımıza, hiçbirimiz bir gazeteden farklı değiliz. Tek sorun, kendimizi sunabileceğimiz mecralar yaratmakta... İşte, Facebook ve Twitter gibi siteler bunun için var zaten.
Etkileşimin anlık olabildiği tüm mecraları Sosyal Medya olarak sayabiliriz.
Bu açıdan baktığımızda internet sözlükleri, Youtube-haber siteleri ve bloglar karşılıklı bir iletişim ortamı yaratmıştır. TV programları da artık bu çağda interaktif programcılığa yönelmiş, izleyici görüş ve önerilerine geniş yer vermektedir.
Tüm bunlar, artık hepimizin birer "Medya" olduğunu göstermektedir. Kendi başımıza, hiçbirimiz bir gazeteden farklı değiliz. Tek sorun, kendimizi sunabileceğimiz mecralar yaratmakta... İşte, Facebook ve Twitter gibi siteler bunun için var zaten.

Bir blog yazarak da çığır
açabilirsiniz.
Örnekleri vardır.
Başarılı gözlem yeteneği ve eksik olanı doldurma yöntemiyle
gerçekleştirilemeyecek şey yok.
Dünya çapında yaklaşık
500 milyon üyesi bulunan Twitter'da, Türkiye'den yaklaşık 10 milyon kullanıcı
bulunuyor ve bu sayı hızla artıyor. Facebook ise toplam 1 milyar üye sayısı ve
Türkiye'den 31 milyon kullanıcıyla sosyal medyanın hala en etkili mecrası.
Globalleşmenin sanal
mecra üzerinden yön bulduğu bu dönemde, sayıların etkileyiciliği artıkşaşırtıcı değil. Dünya değişiyor ve hepimiz, belki de farketmeden, bu değişimin
bir parçası oluyoruz. Peki bu değişim ve gelişim (?) nereye kadar sürecek?
Gelecekte bizi nasıl bir sosyal medya ve iletişim ortamı bekliyor?
Tüketim kültürünün
şehirlerdeki her eve davetli/davetsiz girdiği bu dönemin sonrası sosyal
medyanın şirketleşmesi üzerine olacaktır. Tüm şirketler, ofislerinden bağımsız
olarak müşteri ihtiyaçları doğrultusunda yaşayan formlar haline gelecektir.
Daha doğrusu, tüketenler için böyle bir algı yaratılıp yine kendi istediklerini
yapabilecekleri bir tüketim toplumu yaratacaklar. Kitleleştirme politikalarının
en büyük parçası artık sosyal medya üzerinde dönecek.

İletişim bilimindeki en
önemli faktörlerden biri, iletilen mesajın herkesçe aynı anlaşılabilmesi
üzerinedir. Sosyal medya vasıtasıyla aynı beğenilere, zevklere sahip insanlar
organize olmakta; birbirinden farklı unsurlar da diğer farklılıklar hakkında
bilgi sahibi olmakta ve -varsa- önyargılarından sıyrılmaktalar. Belki 30, belki
de 50 yıl sonra tüm Dünya ufak bir çemberin etrafında toparlanacak.
Çünkü sosyal medya bugün
akıllı televizyonlarımıza girmiş, Beyoğlu Belediyesi'nin İstiklal Caddesi'ne
yerleştirdiği platformlara konmuş, şehirlerarası otobüs firmalarının
koltuklarına entegre edilmiştir.
Bu, biraz distopik,
geleceğin hazırlığıdır. Şirketler dilediği tarzda bir tüketici oluşturup,
manipüle edip, oluşturduğu kitlelere uygun bir üretime geçtiğinde; manipüle
ettiği kitlelerden gelen geri dönüş "Gerçekten çok iyi; bu ürün bana özel
olarak yapılmış!" şeklinde olacaktır.
Peki, her şey gerçekten
bu kadar karamsar mı gelişecektir?
Tüm bunlar liberal ekonominin şekil değiştirmesi ve internet gerçeğini ciddiye
alması üzerine gelişecek bir Dünya profili üzerinedir. İnternetin varlığı
paraya bağlı geliştiği sürece, bu tarz bir geleceğin önüne geçilemeyecek
gibi. Hep beraber göreceğiz.